Lojistikte Yurt Dışındaki Şube Yönetiminde İş Geliştirme

23 Ağu
2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 8 Eyl

Yurt dışında bir lojistik şubesi yönetmek, sadece operasyonel süreçleri koordine etmek değil; aynı zamanda pazarı okumak, yerel fırsatları değerlendirmek ve küresel ağ ile yerel gerçekler arasında köprü kurmaktır. Şube yöneticisi , bulunduğu ülkenin ticaret dinamiklerini anlayabildiği ölçüde başarılı olur. Edinmiş olduğum tecrübeler ışığında bir kaç şey, ülke bazlı ifade etmek isterim. Analiz elbette ana çatı bağlantılı olup, her firmanın kendine özgü stratejilerini işleyebilmesinden geçer. Benim bahsedecek olduklarım sadece genel tespitlerdir.

Yurt dışındaki lojistik şubelerinin başarısı, sadece operasyonel akışı yönetmekten değil, bulunduğu ülkenin ticaret dinamiklerini doğru okumaktan geçiyor. Almanya’dan İspanya’ya, Hollanda’dan Polonya’ya farklı pazarlarda öne çıkan iş geliştirme fırsatlarını ve çözüm önerilerini bu yazıda paylaştım.

Doğru Koridor Seçimi Almanya Örneği

Almanya, Türkiye’nin en büyük ticaret ortaklarından biri. Buradaki bir şube için en kritik koridor TR-DE/Benelux hattıdır. Özellikle otomotiv ve makine taşımaları, düzenli akış sağlar. Ancak rekabet yoğundur.

Haftalık sabit günlü LTL hatlarıyla küçük ihracatçıları sisteme çekmek.
Otomotiv müşterileri için milk-run modeli tasarlamak.
Backhaul’da (DE→TR) boş dönüşleri dolduracak spot ihracatçılarla çalışmak gerekir.

Konsolidasyonun Gücü İspanya Örneği

İspanya ve Portekiz hattı, özellikle tekstil ve seramikte ciddi potansiyel barındırıyor. Ancak yükler genellikle parsiyel bazlı olduğu için tek başına maliyetli olabilir.

Sabit günlü denizyolu LCL hattı kurmak.
Barselona ve Valensiya üzerinden düzenli çıkış planlamak.
Tekstil müşterilerine asılı taşıma (GOH) ve sezonsal kampanyalarla güvence vermek.

Katma Değerli Hizmetler Hollanda Örneği

Hollanda, Avrupa’nın lojistik kalbi. Burada şubenin sadece taşıma yapması yetmez; depo, dağıtım ve gümrükleme hizmetleriyle tek noktadan çözüm sunması gerekir.

Rotterdam merkezli antrepo hizmetiyle ithalatçı ve ihracatçılara zaman kazandırmak.
E-ticaret lojistiği için iade toplama ve yeniden dağıtım servisleri kurmak.
API tabanlı takip sistemleriyle Hollandalı müşterilerin şeffaflık beklentisini karşılamak.

Taşıyıcı İlişkileri Polonya Örneği

Polonya, hem AB içi dağıtım hem de Doğu Avrupa’ya açılan kapı konumunda. Buradaki en büyük fırsat, düşük maliyetli taşımacılık kapasitesi. Ancak boş dönüş problemi çok yaygın.

Polonya’dan Batı Avrupa’ya çıkan hatlarda backhaul’u optimize etmek.
Taşıyıcılarla üçer aylık performans toplantıları yapmak.
Şubeyi sadece ihracat merkezi değil, bölgesel dağıtım üssü gibi konumlandırmak.

Tahsilat ve Nakit Yönetimi İtalya Örneği

İtalya’da özellikle KOBİ ihracatçılarla çalışırken vadeler ve tahsilat riskleri büyük sorun olabiliyor. Şubenin karlı görünmesi yetmez, nakit döngüsü de sağlıklı olmalı.

Müşteri bazlı vade politikası oluşturmak.
E-fatura ve mutabakat süreçlerini hızlandırmak.
Gecikmeli müşteriler için erken uyarı sistemi kurmak.

Müşteri Deneyimi Fransa Örneği

Fransa’da müşteriler hizmet kalitesi konusunda oldukça talepkar. Gecikme veya hasar toleransları düşüktür.

SLA’leri müşteriyle birlikte tanımlamak.
Zamanında ve eksiksiz teslim oranını (DIFOT) %95’in üzerine çıkarmak.
Proaktif raporlama ve şeffaf takip sistemleri sunmak.

Yurt dışındaki şube yönetiminde başarı, ülke bazlı farklılıklara adapte olabilmekten geçiyor. Almanya’da otomotiv, İspanya’da tekstil, Hollanda’da entegre çözümler, Polonya’da taşıyıcı yönetimi, İtalya’da tahsilat, Fransa’da müşteri deneyimi öne çıkıyor.

Şube yöneticisi, bulunduğu ülkenin ticaret kültürünü doğru okuyarak iş geliştirmeyi stratejik bir avantaja dönüştürebilir. Çünkü lojistikte fark yaratan, sadece yük taşımak değil, bulunduğun ülkede müşterinin güvenini kazanıp, onların işini kolaylaştıran stratejik ortak olabilmektir.